yanlızların mekanı  
 
  ah aşk ah 02.05.2024 01:11 (UTC)
   
 
Geldik hissettiğim en son sona ...hissetmesem yazmam tanırsın
beni.....

Ben ne zaman aşık olsam mutluluk ya geç gelir ya hiç gelmez.
Öpüştüğümüzde kaç kere öpüşürdü akrep ile yelkovan sıkılmadan.
Şimdi ise bronz bir aşkın bronz bir akşam esintisi iliklerimiz de ki.
Çırılçıplak kaldığımız daki örtüsü nefeslerimizde inandığımız o aşk.
Sen ve ben temmuz ağustos eylül hatta kasım kokmuştuk,şimdiler de
kokan sadece yokluğu aşkın.
sevdamızdan büyükmüş ayrılık,bir de onu doyuran anaç kıskançlık.
Fırtına gibi aşık olmuştuk ve bir kasırga gibi doğaya karıştık ve
herkes Hazal makamı severken ben hicaz tutturmuştum,kulaklarımda bir
ney sesi öyle kalakalımışlıkla tasavvufun dibine vurmuşluğum kaldı
birde: neyin sesi ?
Fitil gibi sarhoşluğu geçmiş deki aşkın., istifrası başlamış eller
ayak yolu taşında.kalpte,başta bin ağrı böğürürcesine.Kör kütük yemin
etmeler fitil gibi olmamaya,sonra uyanıp da sabahında gelecekte bir
gün gibi sarılmak sarhoşluk bardağına...
Ve ben artık her şarkımın vokalini kendim yapıyorum oysa yüzüm gözüm
henüz kurumuşken ve gerilirken derim tüm vokallerde kendimi
kullanıyorum
Mevsim dışı gelmemiştin oysa baharı doğururken nisan ve hamileyken
haziran yaza,mevsim dışı gelmemiştin oysa,oysa mevsim dışı gelen ben
olmuştum yalanı sevdasından büyük bir çocuk edasıyla
Esmer kara kederlere boğuldum,boğazımda görünmez bir ilmek,çözülmez
bir ilmek az sonra tabuta gireceğini bilirmiş gibi.Yaşamadan nefes
almak kıpırdamadan,gözlerin kapalı itmelerini beklemek altımdaki her
şey misali sakat bacaklı sandalyeyi öylesine avaz sesizliğinde acaba
acı çekecek miyim diye düşünmek şahadet dilimde iken
Paslanmamış bir keyifle kangren olmamayı ümit ederken,meğer sadece
tutuğum yeri paslıymış taa keyfimin kangren olmamın anlaşılmazlığı
bundanmış çarpmaya çalışan yüreğimin
Ve biz faili belli bir cinayetin birbirini henüz tanımış
ortaklarıydık,senin elinde kıskançlık benim dilimde suskunluk,Ve ben
teslim oldum ve sen özgür oldun konuştun konuştun ve konuştun.
Aldatarak tüm sevdiklerimi huzursuzluğu bırakarak onlara işe yaramaz
bir servet gibi,gözlerini ellerini saçlarını sarılmanı sesini ve
hatta seni sebep gösteriyorum.Aldanmışlığımı izlerken gözlerinde
sesinde ellerinde ve hatta sende ip uçlarını bırakıyorum ömrümdeki
bir,ömrümdeki ilk ,ömrümdeki en ,ömrümdeki tek aşkıma huzumu canımı
bırakıyorum
Sana yaralarımdan çiçekler bırakıyorum,biliyorum kokmazlar onlar,
bizim çiçeklerimiz gibi sarı güzel kokuları olmasa da.,benden
yapraklar dikenler ve hatta tohumlar bırakıyorum sana,huzuruma
Anahtarı hep sende olacak bahçenin,en ortasına benim papatya dediğim
başkalarının ne diyeceğinin umurum da bile olmadığı ılık rüzgarlar
altında hiç sulamayacağını bildiğim çiçekler bırakıyorum sana.
Aşk sandığım bütün aldanmışlıklarımı bir karış nefessizlikte boğarak
su veriyorum sendeki tek emanetim aşkıma.Suskunluğumu perçinlercesine
kabul ediyorum anlayamadığım tutukluklarımla,ben cesaretsizliğimi
çözmüşüm gülüm bağlamaya çalışıyorum tüm yorgunluğumla
Eski bir öykü diyorum sendeki bana.Öykü bitse de kahramanın birini
öldürse de diğer kahraman,öykü bu yazılardan vücut değimli diyorum ve
yazmamı bekliyorum sanki kalem beni elimde,yüreğimde değil de...
susuyorum avazımca çöküyorum içimin içine
35 yaşında vazgeçtim çocuk olmaktan büyüdüğümde ilk gördüğüm
sensizlikti ve yeni başlayan bir kış,oysa kar yoktu da sokaklarda var
olan sadece umuttu soğuk olan o umuttu.ısıtmasını hiç bilemeyeceğim
beyaz soğuk bir umuttu.
Sen kokan terini özledim önceleri,kapalı mekanları tercih ettim
yıldızlarla karşılaşmamak için bulutlara işte onun saçları dememek
için.35 yaşında platonik dikenim olmuştu yüreğime batan birde
kurandaki meleklerin tarifi sen.Uzak. kimsenin göremeyeceği gözlerimin
şahidi olan sen
Şairin dediği gibi ben senin beni sevebilme ihtimalinden yola
çıkmıştım oysa senin beni sevebilme ihtimalinin yarısı bile yetmişti
sana aşık olmama.Eksik olan sadece kaderdi o da zaten hiç görevini
yapmamıştı ki tatil dönüşündeydi
Dudaklarında o melodiyi yazdım,bebek kokan göğsünde sözleri aklıma
geldi,saçlarımı okşadığında,aşkımın sol anahtarında bir yığın nota
sıralamıştın armonisi umut huzur ve hırs olan ve büyük bir es verdin
halen devam eden... bana kalırsa sen ömrünün sonuna kadar bu şarkının
kapısında kalacaksın

Sevmek gibi geliyordu her şey.Seninle daha iyi görmek her şeyi ve
haykırmak ses tellerinin acısına katlanıp yırtılan boğazımı
umursamadan kalbim son ritminin telaşın da.Sigara kokan nefeslerimizi
umursamadan tükürüklerimizi içimize çekmek.
Sarılmak,sarılmak hiç sarılmamış gibi ayrılmak,ayrılmak asla
sarılmamak gibi.
Bir insanı sevmekle başladı her şey ve bir insanın nefretiyle bitti
her şey.Zamansız ve geceli ayrılışın nefesiydi yeşil sarı ve kırmızı
ışıklar çalışan bir motor sesi ve gidişti hatırda kalan ve teslim
olmaktı kotese, koğuşa... GBT den ne kadar kaçılırdı ki.
İliklerimdeki kaybedilmiş aşkı öldürmek yaşadığım aslında,Daha önce
izlediğim binlerce aşk filminin her hangi bir sahnesine koymak senle
beni.Ve ben kiminle sevişsem hala seni aldatıyorum gibi.
İstanbul geçen sene İstanbul'du şimdi ise Bizans oldu ve kim fethedip
bizansı İstanbul yapacak Korkaklıkların olmadığında kader işini
yapar.Aksi takdirde kader hep tatildedir.Aslında kimin korkak olduğunu
bir gün biri bize söyleyecek.
 
  hoşgeldiniz
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


şuanki sewgilini sewiyormusun
ewet
hayır

(Sonucu göster)



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol